Psikolojik Danışmanlık ve
Evlilik Terapileri Merkezi

Çift Terapisi nedir?

Çift Terapisi nedir?

Melike Kayhan, Psikanalist

Çift İlişkilerine dair; çiftler neden kendilerine acı veren ilişkileri sürdürürler?

Çift
lerle çalışan bir terapist olarak klinik çalışmalarımda gördüm ki, insanlar birbirleriyle acı verici bağlar kuruyorlar. Zamanla neden çiftlerin bu çatışmalı, acı veren ilişkileri sürdürme ihtiyacı duyduklarını merak etmeye başladım. Acaba bu çiftler birbirlerini nasıl buluyorlar? Bu bir sapkınlık ya da sadomazoşizm mi? Çiftler boşandıktan ya da ayrıldıktan sonra bile bu bağı sürdürüyorlar. Acı veren bu bağların uğruna akıl almaz fedakârlıklar yapılıyor; zamanlarını, paralarını, hatta çocuklarını bile bu bağı sürdürme yolunda feda ettikleri görülüyor. Bu yazıda amacım, hem bu sorulara bir cevap aramak hem de analitik terapide size ana hatlarıyla bu çiftlerle nasıl çalıştığımız hakkında bir fikir vermektir.

Grotstein'a (1987) göre insanlar kendilerine acı veren kişilere bağlanmayı boşluk duygusuna tercih ediyorlar. Boşluk duygusu bir hiçlik olarak; bir 'kara delik' gibi deneyimleniyor. Burada zor olan, bağlanılan kişiden mahrum kalmak değildir; insanların aslında tahammül edemedikleri şey 'anlamsızlık'la başa çıkamamalarıdır. Bu içsel boşluk, kendilerini adeta bir ölü gibi hissetmelerine neden oluyor. Kernberg'in dediği gibi insanlar kendilerini "ölü hissetmektense acı çekerek hala yaşadıklarını bilmeyi" (1975, s.196) tercih ediyorlar.

Çiftlerdeki acıya bağlanma olgusunu, canlı intihar bombalarının canlarını feda ederek bir amaç uğruna yaşamlarına öldükten sonra bile bir anlam vermeye çalışmalarına benzetebiliriz. Yani acı veren evlilik ilişkileri de aynı şekilde boşluk/hiçlik duygusuna tercih ediliyor. Toplumsal grup üyeleri grup kimliğini korumak için herşeylerini feda edebilirler. Gruplar için geçerli olan durum, çiftler ve bireyler için de geçerlidir (Lachkar, 2003, s. 77). Kimliğin ve kendilik duygusunun korunması yaşamın kendisinden bile daha önemlidir. Bireyler bunun için her türlü bedeli ödemeye, hatta çocuklarını bile bu uğurda feda etmeye hazırdırlar. Ulusal bir amaca hizmet etmek için ölmeye hazır olan Kamikaze intihar müfrezeleri yine benzer bir örnektir.

Analitik terapide, çiftlerin eş seçiminde bilinçdışı süreçlerin çok etkili olduğu varsayımından hareket ederiz. Yani bazı kişiler ya çocukluklarında açılmış bir yarayı onarmak için ebeveynlerinden farklı birini eş olarak seçer ya da kendilerinde yara açan ebeveynine benzer birini seçerek onu bilinçdışı bir çabayla onarma çabasına girer. Örneklerle bunu daha anlaşılır kılmaya çalışacağım. Birincisinde babası çok çapkın olup annesini sürekli aldatan bir kadının kendisine çok düşkün ve onu asla aldatmayan bir eşi seçmesi; ikincisinde ise babası alkolik olan bir kadının yine bir alkoliği eş olarak seçerek onu onarmaya çalışması örnek olabilir.

Duygusal acılar bireyin geçmişine ait çözülmemiş konuların olduğuna işaret eder ve çift terapisinde bunlar üzerinde çalışılır (Lachkar, 2003, s.78). Böylece ancak terapi sürecinde kişisel gelişim ve yeni deneyimleri hayata geçirmek mümkün olabilir. Zira analitik çalışan bir terapist olarak klinik deneyimlerim, bana çiftlerin yeni deneyimlerden korktuklarını ve bunun yerine her ne kadar acı verici ve yıkıcı da olsa eski davranış kalıplarını tekrarlamayı yeğlediklerini göstermiştir.

Hayatımızda bize yakın olan insanlardan çok şey bekleriz; destek, sevgi, arkadaşlık, heyecan, tutku, refakat, sadakat ve saygı bunlardan sadece bir kaçı. Ancak çoğu kez bu büyük umutlar her iki tarafın da incinmesiyle, hayal kırıklığına uğramasıyla ve hatta birbirleri tarafından ihanete uğradıklarını hissetmeleriyle sonuçlanır. Çiftler birbirlerinden geçmişin yaralarını iyileştirmelerini bekledikleri için kendilerini ve birbirlerini sevme kapasitelerini yitirirler. Terapi sürecinde çocukluk deneyimleri ve çocuğun erken dönemde oluşturduğu davranış kalıpları konusunda edinilen içgörü, eşlerin ilişkilerine getirilerini anlamakta çok önemli olmakla birlikte, kalıcı bir değişim için yeterli olmamaktadır. Çift dinamiğinde değişim, ancak terapi sürecinde kazanılan içgörülerin, yeni duygu ve düşüncelerin tekrar tekrar ilişkide deneyimlenmesiyle mümkün olur.

Evlilik, başarılı olduğunda eşlerin önemli psikolojik ihtiyaçlarını karşılar. Her bireyin sevgi ve yakınlığa ihtiyacı vardır. Bir yere ait olma isteği, istendiğini, değerli olduğunu hissetmek ve onaylanma ihtiyacı hepimizde vardır. Iyi bir evlilikte bu ihtiyaçlar karşılanır. Evlilik ilişkisinde deneyimleri paylaşmak ve yalnız olmadığını bilmek çok önemlidir. Bazen sosyal nedenlerle ve aile baskılarıyla sadece evlenmiş olmak bile bir gurur vesilesi olabilir; kişi kendini birşeyi başarmış olarak görür ve kendisine verdiği değer artar. Böylece sosyal, ekonomik ve psikolojik ihtiyaçlar karşılandığında eşler tatmine ulaşır ve başarılı bir evlilik ortaya çıkar. Bunun tersi olduğunda yani acil ihtiyaçlar karşılanmadığında eşler mutsuz olmaya başlar ve evlilikte sorunlar başlar. Çiftleri terapiye getiren sebepler çok ve çeşitlidir.

Analitik çift terapisinde tek tek kişilerden daha çok evlilik ilişkisine bakılır. Terapide bireyin içsel dünyasındaki umutları, hayal kırıklıkları, korkuları ve dileklerine ek olarak, eşinin içsel dünyasına ve ikisinin etkileşimine, birbirlerine nasıl etki ettiklerine bakılır. Ne iki evdeki atmosfer aynıdır, ne de aynı şekilde iletişim kuran bir çift vardır. Ancak her çiftin kendine özgü bir karakteri ve iletişim kurduğu özel bir şekil vardır. Bu kendilerinin farkında olduğu bir şey değildir; bilinç ya da bilinçdışı süreçlerle ilgilidir. Terapistler olarak bizim için yüreklendirici olan, insanların ne kendileri ne de sevdikleri için iyileştirme arzusundan bir an bile vazgeçmemeleridir. Saklı sadakatler ve eşlerin birbirlerine verdikleri hazlar bize terapide yardımcı olan unsurlardır.

Melike Kayhan, Psikanalist, Psikoterapist, Aile ve Çift Terapisti

Referanslar:
Becker, B.J. (1978). Holistic, Analytic Approaches to Marital Therapy. American Journal of Psychoanalysis, 38:129-142.  
Grotstein, J. (1987). Meaning, meaninglessness, and the "black hole": Self and interactional regulation as a new paradigm for psychoanalysis and neuroscience: An introduction. Unpublished manuscript cited in Lachkar, 2003.  
Kernberg, O. (1975). Borderline conditions and pathological narcissism. New York: Jason Aranson.
Lachkar, J. (2003). The Narcissistic/Borderline Couple: New Approaches to Marital Therapy. Routledge: New York & Oxford.


Tel:
+90 212 325 75 35 
+90 532 153 43 69
E-mail: facetofaceterapi@gmail.com